Susam Sokağı'ndan Cik!'e
yolculuk...

Ama şimdi Susam Sokağı'nı,
çocukluk anılarımı bir kenara bırakayım. Hatta siz de bir süreliğine tüm
bildiklerinizi unutun ya da en azından unutmuş gibi yapın. Çünkü sizi bambaşka
bir Minik Kuş ile tanıştıracağım.
Bebeğe benzeyen, peşinde dört
kişinin bulunduğu bir Minik Kuş hayal edin. Dürbünlü adam, karısı, uçmak
isteyen bir çocuk ve ülkenin en ünlü kurtarıcısı... Tüm bu sıradışı öyküyü anlatan ise Hayykitap'tan
çıkan Cik! adlı bir kitap. Kanatlı tuhaf bir kuş bebekle birlikte
onların da değişen hayatlarını anlatan Cik!,
sevgi, aile, özgürlük, arkadaşlık, dayanışma üzerine de sözü olan çağdaş bir
klasik aslında. Yayımlandığı ülkelerde çok severek okundu, ödüller aldı; tuhaf,
sıradışı, komik ama sevgileri, korkuları, hayalleriyle bir o kadar da sıcacık
kahramanlarıyla unutulmazlar arasına girdi. Hollandalı şair-yazar Joke van
Leeuwen’ın yazdığı kitap Türkiye'de de yayımlandıktan sonra gerek hikayesi
gerekse eğlenceli anlatımlarıyla en çok okunanlar arasında.
İnsan
mı kuş mu?
“Üç
çizgi alın. Hafifçe bükün onları. Uçlarından birbirine yanaştırın. İşte size bu
öykünün başladığı yer...” “Günlerden bir gün, dürbünüyle kuş gözlemeye çıkan
Warre, çalılıkların dibinde yatan tuhaf görünümlü minik bir şeye rastlar. Onun
bebeğe benzeyen bir kuş mu, yoksa kuşa benzeyen bir bebek mi olduğunu bir türlü
kestiremez. Çünkü bu miniğin kanatları vardır! Warre kuş bebeği alıp evine
götürür; karı-koca ona çok bağlanırlar, onu sıradan bir kız çocuğuymuş gibi
eğitmeye, terbiye etmeye çalışırlar. Önceleri sadece "cik" sesi çıkaran
kuş bebeğe birkaç kelime öğretirler ama, işler hiç de istedikleri gibi
gitmez...” İşte
böyle başlıyor Cik!'in ilk satırları. Ve daha ilk andan itibaren renkli
olduğu kadar absürd bir kitabı okuduğunuzu hissetmeye başlıyorsunuz. Sayfalar
arasında hızla ilerlerken yavaş yavaş Minik Kuş ile tanışmaya başlıyorsunuz. O
aslında tıpkı bir insana benzeyen ama bir yandan kanatlarıyla da kuşu andıran
biri. Yeni yeni ötmeyi hatta konuşmayı, yemek yemeyi, uyumayı, uçmayı öğreniyor
Minik Kuş. Öyle ki onu bulan aile onu bebek arabasında bile taşıyor.
Satırlar
arasında ilerlerken bir yandan da insanlar ve hayvanlar arasındaki
farklılıklara dikkat çekiliyor kitapta. Onu sahiplenenler bir yandan
uçamadıkları için hayıflanırken diğer yandan yetenekleri ölçüsünde piyano
çalabildiklerini, dans edebildiklerini düşünüp şanslı olduklarını
hissediyorlar. Ardından ise bir bebeğin gelişimindeki gibi Minik Kuş'un
maceraları başlıyor. Cik!'in tamamını burada anlatacak, aktaracak değilim
elbette. Ama oldukça renkli bir kurgusunun olduğunu söylemek hiç de yanlış
olmaz. Bu yüzden de temposu hiç düşmüyor, okurken sıkılmak yerine 'Acaba şimdi
ne olacak' diye merak ediyorsunuz. Sonlarına doğru ise hiç bitmesin diye
üzülmeye bile başlıyorsunuz.
Cik!'te herşey güzel hoş ama
eleştirebileceğim tek nokta çizimler olacak. Elbette hitap ettiği yaşa göre
çizimler çok iyi. Ama biraz daha kolay anlaşılır ve sevimli olması kitabı daha
çekici kılabilirdi. Ama Cik! Sadece eğlenceli, absürd kurgusuyla bile
ilgi çekmeye yeter. Bu arada Cik!'i okurken Susam Sokağı'ndaki Minik
Kuş'u da anımdamadan geçmeyin...
Çocuklar
için Shakespeare

Hamlet, Romeo ve Juliet, Bir Yaz Gecesi Rüyası, Antonius ve Kleopatra,Venedik Taciri, III. Richard çocuklar için uyarlanan ilk altı kitap. Bu kitapların kısa kısa tanıtımları ise şöyle:

Romeo ve
Juliet, kabul
edilemez bir suçun kurbanları... Birbirlerini sevmekti belki tek kusurları…
Acaba aileleri ne diyecekler bu işe? Romeo kavuşabilecek mi biricik Juliet’ine?
Bir Yaz
Gecesi Rüyası, çok
eğlenceli bir komedi! Periler Kralı Oberon’du aslında karıştıran her şeyi.
Biricik eşini kıskanınca, bir büyü yaptı; ona ders vermekti niyeti... Lakin bu
büyü etkiledi hiç hesapta olmayan pek çok kişiyi…
Antonius ve
Kleopatra, tarih
kitaplarından öğrendiğimiz iki kişi. Biri Romalı bir komutan, diğeri Mısır
kraliçesi... Antonius, Kleopatra’yı öyle büyük bir bağlılıkla sevdi ki... Ne
şan şöhret, ne para… Arkasında bıraktı her şeyi...
Venedik
Taciri, kendini
beğenmiş bir tüccarın hikâyesi… En yakın arkadaşına yardım etmek niyeti… Para
aldığı kişi ise açgözlü bir tefeci… Borcunu ödeyemeyince, mahkemede arar
çareyi… Canını kurtarabilecek mi bizim kibirli beyefendi?
III.
Richard, sanki
dünyaya kötülük yapmaya gelmiş gibi… Ülkesini yönetmek için kalmamış canını
yakmadığı biri… Türlü entrikalarla geçmiş ömrü, yokmuş çevirmediği dolap.
Bundan mı acaba, en çok sahnelenen oyunlar arasında yeri?
Bence Shakespeare
Uyarlamaları'nı okumadan geçmeyin...
0 yorum:
Yorum Gönder