16 Şubat 2012 Perşembe

Yeni Çıkanlar


Looney Tunes karakterlerişişelerde!
Nestlé Pure Life, çocukların yeterli su tüketimini desteklemek ve çocuklara su içme alışkanlığı kazandırmak için Looney Tunes karakterli, eğlenceli ve renkli tasarıma sahip şişelerini piyasaya sundu. 
Çocuklar için özel hazırlanan Bugs Bunny ve Tazmanya karakterli, yeşil kapaklı şişelerle su içmek bir eğlence olacak. Çocukların su içmelerini keyifli hale getirerek evde, okulda, dışarıda yanlarından ayırmak istemeyecekleri Nestlé Pure Life’ın 0,33 litrelik şişeleri, pratik ve kolay taşınabilir oluşuyla beslenme çantalarında kolayca yerini alıyor.



Etkinlikler


Resim yapmak hiç bu kadar eğlenceli olmamıştı
Hem yaratıcılıklarını sergilemek, hem de el becerini geliştirmek isteyen tüm çocukları, 18 Şubat Cumartesi günü Rahmi M. Koç Müzesi ve İstanbul Oyuncak Müzesi’nde düzenlenecek Faber-Castell atölyelerine davetli… Bu hafta sadece parmaklarınızı kullanarak boya yapmak mı istersiniz yoksa  kendi ağacınızı resmetmek mi? İşte etkinliklerin detayları...

Etkinlik: “Parım Parım Parmaklarım” Boyama Atölyesi 
Yer: Rahmi M. Koç Müzesi Eğitim Birimi / Fenerbahçe Vapuru
Tarih: 18 Şubat 2012, Cumartesi
Saat:11:00-12:00 
Yaş Grubu: 4-6
Etkinlik detayı: Rahmi M. Koç Müzesi Eğitim Bölümü uzmanları eşliğinde, 4 – 6 yaş arasındaki çocuklara özel etkinlikte ne kalem var ne fırça, tüm hüner parmaklarda… Çocuklar; Haliç’in güzel renklerini,  “10 parmakta 10 marifet” diyerek, sadece parmaklarını kullanarak rengarenk boyalarla kağıda yansıtacaklar.
*Rahmi M. Koç Müzesi’ndeki “Parım Parım Parmaklarım” Boyama Atölyesi’ne katılmak için 0212 369 66 00 numaralı telefonları arayarak rezervasyon yaptırılması gerekmektedir. Atölye için kişi başı katılım ücreti 25TL’dir.

Etkinlik: “Bedri Rahmi Eyüboğlu ve Benim Ağacım” Resim Atölyesi 
Yer: İstanbul Oyuncak Müzesi
Tarih: 18 Şubat 2012, Cumartesi
Saat: 11:00-13:00
Yaş Grubu: 4-8
Etkinlik detayı: “Faber-Castell’le Hayallerim Atölyesi” kapsamında düzenlenecek atölyede; çocuklar, Bedri Rahmi Eyüboğlu’nun “Benim Ağacım” adlı tablosundan esinlenerek rengarenk boyalarla kendi ağaçlarının resmini yapacaklar. Çocuklar; bu eğlenceli resim atölyesi öncesinde ise müzeyi gezerek, mekanın masalsı dünyasıyla tanışacaklar. 

*Atölye çalışmasına katılmak için 0 216 359 45 50 - 51 numaralı telefonları arayarak rezervasyon yaptırılması gerekmektedir. Atölye çalışmaları müze ziyaretçilerine ücretsizdir. Müze giriş ücreti; tam bilet 8 TL, indirimli bilet 5 TL.

15 Şubat 2012 Çarşamba

Yeni Çıkanlar




Yeşilin her tonu onda
Anneannesini çok seven Fatoş, ona yeni evinde arkadaşlık etsin diye yeşilin bütün tonlarını tüylerinde taşıyan güzel bir hediye alır. Evcil hayvanların satıldığı dükkana annesiyle birlikte gitmişlerdi. Yolda çok heyecanlıydı ama içeriye girer girmez hüzünlendi Fatoş. Oradaki hayvanlar hiç de mutlu görünmüyordu. Her biri, onları bu tutsaklıktan kurtaracak hayvan severleri bekliyordu. Ama bir muhabbet kuşunu görür görmez sevmiş, hemen ona ‘Yeşilcik’ adını yakıştırıvermişti. Yeşilin bütün tonları tüylerinde olduğundan, adını da kendi belirlemişti. Can Çocuk’tan çıkan Yeşilcik, Cemil Kavukçu’nun çocuklar için kaleme aldığı altıncı kitap. Kitabı resimlerinde ise Mustafa Delioğlu imzası var.







Anne diyebilir miyim?
“Tam karşısına geçti ve ilk kez terliğe baktı; farenin kocaman kulaklarını, uzun bıyığını ve parlayan cam gözlerini gördü. İlk gördüğü o olduğu için bu terlik onun annesi oldu. Ona sarıldı, burnunun üstüne kocaman bir öpücük kondurdu ve ‘Seni seviyorum anne,’ dedi. Tesadüfen yoldan geçen bir kunduz “tüylü”ye yardımcı olur; böylece terlik mi, yoksa başka bir şey mi olduğunu araştırmaya başlar…” Paola Mastrocola, Can Çocuk’tan çıkan Size Anne Diyebilir miyim? adlı romanında yılbaşı gecesi hızla giden bir kamyonun kasasından fırlayarak gözlerini bir terliğin içinde açan minik bir ‘tüylünün’, kimin yavrusu olduğunu bulma serüvenini anlatıyor.







Arkadaşlık da aile de bu kitapta
Necati Tosuner, Keleş Osman ve Arda’nın Derdi Ne? adlı sevilen çocuk kitaplarından sonra
yeni kitabı Dur Bakalım Petek’te bu kez apartman yaşamından, komşuluktan yola çıkarak hak ve özgürlüklere değiniyor. Gücünü yalın ve şiirsel dilinden alan ve Günışığı Kitaplığı’ndan çıkan romanda, sevgiyle birbirine bağlı bir aile, arkadaşlık ve ilk aşk kıvılcımları okuru sarmalıyor. İlkgençlikte büyüklerin dünyasında var olmaya çabalamanın güçlüklerini hatırlatan kitap, anneyle kızı arasındaki sıcak diyaloglarla, yaşama karşı sağlam ama yumuşak duruşu ve düşündürdükleriyle gündelik yaşamı derinlemesine tartışmayı sağlayacak nitelikte.








Ay’ı kim çaldıysa getirsin
“Berk çok üzüldü. ‘İyi de...  Ay nerede öyleyse?’ dedi. ‘Bu akşam hiçbir yerde görünmüyor.’
‘Gökyüzüne bak! Hiç yıldız görebiliyor musun?’ diye sordu Baykuş. ‘Şey, hayır,’ dedi Berk.
‘Çünkü bu gece hava bulutlu,’ diye açıkladı Baykuş. ‘Hava bulutlu olduğu zaman, Ay ve yıldızlar saklanır, ama bulutlar gider gitmez, hepsi yine ortaya çıkar. Merak etme.” Berk, geceleri gökyüzünü pırıl pırıl aydınlatan Ay’a hayrandır. Ay’a bakarak uykuya dalarken güzel hayaller kurar. En büyük hayali de astronot olmaktır. Ama bir gece, bir de bakar ki, gökyüzü bomboş, Ay’ın yerinde yeller esiyor. Büyük bir üzüntüye kapılan Berk, Ay’ı birilerinin çaldığını düşünüp aramaya koyulur. Yapı Kredi Yayınları’ndan çıkan Ay’ı Kim Çaldı?, Helen Stratton-Would’un ilk kitabı. 1972 doğumlu Stratton-Would, Fransızca ve Rusça Uygulamalı Dilbilim bölümünden mezun oldu. Evli ve Bertie adında bir oğlu var. Oğlu aynı zamanda kitabın da başkarakteri. 




Bidi’nin maceraları
Küçük fare Bidi, çiftlikteki bütün hayvanları eğitmişti: Kazları, kedileri, atları, köpekleri, hatta örümcekleri ve deredeki balıkları bile… Ama en büyük hayali kaplan terbiyecisi olmaktı. Tabii bu mümkün değildi. Derken bir gün kasabaya bir sirk geldi ve… Yapı Kredi Yayınları’ndan çıkan Küçük Fare Bidi’nin bu çok renkli hikayesini Feridun Oral yazdı ve resimledi. Kitaptan bir bölüm okumaya ne dersiniz? “Bidi hemen yatağından fırladı, hızla giyinip kuşandı. Sirkin kurulduğu çayıra koştu. Ortalıkta kimsecikler yoktu. Doğru tahmin etmişti. Kaplanın ayak izleri henüz silinmemişti. Belli ki ormanda saklanmıştı. Sessizce ormanda ilerlemeye başladı, kırbacını şaklatıp kaplana seslendi. Kaplan birden kükredi, koşarak yanına geldi. Ne de olsa eğitimliydi.”


Üzüm satan kediler
balık satan köpekler
Filiz Özdem, Yapı Kredi Yayınları’ndan çıkan Rosros ile Zenzen – Üzüm satan kedileri ve balık tutan köpekleri’nde, çocukların ve büyüklerin dünyasında ortak bir duygu, yalnızlık üzerine bir masal anlatıyor. Rosros Efendi kendi yalnızlığına gömülmüş, evinden bile çıkmayan, kedileri Pıtpıt ile Çıtçıt’tan başka yoldaşları olmayan, insanlarla görüşmedeği için sadece kedidilinde konuşabilen biri olup çıkmış. Zenzen Hanım da ona benzer bir hayat sürmekte. Onun da köpekleri Bitbit ile Gitgit’ten başka kimsesi yok ve o da insanlarla sadece köpek dilinde konuşabilen biri olmuş. Üstelik kediler ve köpekler, onların bütün bakımını, evin geçimini de üstlenmiş, haliyle onlar da dışarıda insan dilinde konuşur olmuştur. Derken bir gün, kaderlerine başkaldıran ve kitabın gizli kahramanları olan Pıtpıt ile Çıtçıt ve Bitbit ile Gitgit sayesinde Rosros ile Zenzen’in hayatları kesişir…  Rosros ile Zenzen’in hikayesi mutlu sonla bitiyor bitmesine; ama onlar, masalların ortak kaderini sürdürerek, alışılageldiği üzere hem aşka, hem zenginliğe, her şeyiyle pırıltılı ve görkemli bir hayata yelken açmıyorlar.



Uğurböceğinin bitmeyen merakı
Bir gün Meraklı Uğur adında bir uğur böceği minicik boyuna, narin kanatlarına bakmadan büyük işlere kalkıştı. Sırtına çantasını, boynuna fotoğraf makinesini taktı, dünyanın dört bir yanını dolaşmaya çıktı. Önce fille karşılaştı. “Arkadaşım olmadan su bile içmem!” diyen fil ağabeyinden paylaşmayı öğrendi. Fil, Meraklı Uğur’a kilometrelerce uzaktaki suyun sesini nasıl duyabildiğini anlattı.Meraklı Uğur ormandan ayrılıp kutuplara doğru uçtu. Orada bir penguen ailesiyle tanıştı. Kutuplardan sonra biraz da okyanuslara bakmaya karar veren Meraklı Uğur, bu sefer de yunusların misafiri oldu. Okyanustan sonra ise yolu balta girmemiş ormanlara düştü. Günde tam 19 saat uyuyan aslanla orada karşılaştı. Aslan ailesiyle ilgili her şeyi öğrendikten sonra bu sefer zürafaların yanına uçtu Meraklı Uğur. Ardından ise minik sevimli bir arkadaş edindi. “Yazın biriktirmezsem kışın aç kalırım!” diyen sincaptan “tutumlu olmayı” öğrendi. Meraklı Uğur tanıştığı her yeni arkadaşının hem hikayelerini yazdı, hem de fotoğraflarını çekti. Her hikaye Zeynep Sevde Paksu’nun kaleminden çıktı, Derya Işık Özbay’ın fırçasıyla boyandı, anlattığı hayvanın şeklini alıp birbirinden güzel kitaplara dönüştü. Çocuklar hem eğlensin hem okusun diye rengarenk Meraklı Uğur serisi Nesil Çocuk Yayınları’ndan çıktı.

 

O artık çıtı pıtı değil
Bir kedi düşünün, henüz bir kedi olduğunun bile farkında değil. Bütün dünyayı yaşadığı o küçük evden ibaret sanan ve hayatını mama kabıyla minderi arasında, sorgulamadan yaşayan minik bir ev kedisi hayal edin. Ta ki kargaların başkanı Nit’le tanışana kadar… Kahramanımız için yaşam eskisi kadar basit olmayacaktır artık. Çıtı, Nit ile öğrenmeye, öğrendikçe merak etmeye, merak ettikçe daha fazla öğrenmeye ve hayatını sorgulamaya başlar. Dış dünyaya olan merakı ve keşfetmeye duyduğu istek artınca bir plan yapar ve kimseye fark ettirmeden evden kaçar. Bakalım başına neler gelecek? Renan Özdemir’in yazdığı Çıtı Pıtı Bir Kedi Olmak İstemiyorum Kelime Yayınları’ndan çıktı.










Aslı'nın Köşesi


Susam Sokağı'ndan Cik!'e yolculuk...


Susam Sokağı'nı hatırlar mısınız? Çocukluğumun en güzel televizyon programlarından biriydi. Son zamanlarda sık sık gündeme gelen 'eğlenirken öğrenmeyi' en güzel deneyimlediğim programdı Susam Sokağı... Kırpık, Edi ile Büdü, Kurabiye Canavarı vardı. Ama aralarında en unutulmazı dev gibi cüssesiyle Minik Kuş'tu. Turuncu renkli tüyleri, sevimli ses tonu ve iyimserliğiyle neredeyse tüm çocukların  kahramanı olan Minik Kuş benim de vazgeçilmez karakterimdi.
Ama şimdi Susam Sokağı'nı, çocukluk anılarımı bir kenara bırakayım. Hatta siz de bir süreliğine tüm bildiklerinizi unutun ya da en azından unutmuş gibi yapın. Çünkü sizi bambaşka bir Minik Kuş ile tanıştıracağım.
Bebeğe benzeyen, peşinde dört kişinin bulunduğu bir Minik Kuş hayal edin. Dürbünlü adam, karısı, uçmak isteyen bir çocuk ve ülkenin en ünlü kurtarıcısı... Tüm bu sıradışı öyküyü anlatan ise Hayykitap'tan çıkan Cik! adlı bir kitap. Kanatlı tuhaf bir kuş bebekle birlikte onların da değişen hayatlarını anlatan Cik!, sevgi, aile, özgürlük, arkadaşlık, dayanışma üzerine de sözü olan çağdaş bir klasik aslında. Yayımlandığı ülkelerde çok severek okundu, ödüller aldı; tuhaf, sıradışı, komik ama sevgileri, korkuları, hayalleriyle bir o kadar da sıcacık kahramanlarıyla unutulmazlar arasına girdi. Hollandalı şair-yazar Joke van Leeuwen’ın yazdığı kitap Türkiye'de de yayımlandıktan sonra gerek hikayesi gerekse eğlenceli anlatımlarıyla en çok okunanlar arasında.

İnsan mı kuş mu?
“Üç çizgi alın. Hafifçe bükün onları. Uçlarından birbirine yanaştırın. İşte size bu öykünün başladığı yer...” “Günlerden bir gün, dürbünüyle kuş gözlemeye çıkan Warre, çalılıkların dibinde yatan tuhaf görünümlü minik bir şeye rastlar. Onun bebeğe benzeyen bir kuş mu, yoksa kuşa benzeyen bir bebek mi olduğunu bir türlü kestiremez. Çünkü bu miniğin kanatları vardır! Warre kuş bebeği alıp evine götürür; karı-koca ona çok bağlanırlar, onu sıradan bir kız çocuğuymuş gibi eğitmeye, terbiye etmeye çalışırlar. Önceleri sadece "cik" sesi çıkaran kuş bebeğe birkaç kelime öğretirler ama, işler hiç de istedikleri gibi gitmez...” İşte böyle başlıyor Cik!'in ilk satırları. Ve daha ilk andan itibaren renkli olduğu kadar absürd bir kitabı okuduğunuzu hissetmeye başlıyorsunuz. Sayfalar arasında hızla ilerlerken yavaş yavaş Minik Kuş ile tanışmaya başlıyorsunuz. O aslında tıpkı bir insana benzeyen ama bir yandan kanatlarıyla da kuşu andıran biri. Yeni yeni ötmeyi hatta konuşmayı, yemek yemeyi, uyumayı, uçmayı öğreniyor Minik Kuş. Öyle ki onu bulan aile onu bebek arabasında bile taşıyor.
Satırlar arasında ilerlerken bir yandan da insanlar ve hayvanlar arasındaki farklılıklara dikkat çekiliyor kitapta. Onu sahiplenenler bir yandan uçamadıkları için hayıflanırken diğer yandan yetenekleri ölçüsünde piyano çalabildiklerini, dans edebildiklerini düşünüp şanslı olduklarını hissediyorlar. Ardından ise bir bebeğin gelişimindeki gibi Minik Kuş'un maceraları başlıyor. Cik!'in tamamını burada anlatacak, aktaracak değilim elbette. Ama oldukça renkli bir kurgusunun olduğunu söylemek hiç de yanlış olmaz. Bu yüzden de temposu hiç düşmüyor, okurken sıkılmak yerine 'Acaba şimdi ne olacak' diye merak ediyorsunuz. Sonlarına doğru ise hiç bitmesin diye üzülmeye bile başlıyorsunuz.
Cik!'te herşey güzel hoş ama eleştirebileceğim tek nokta çizimler olacak. Elbette hitap ettiği yaşa göre çizimler çok iyi. Ama biraz daha kolay anlaşılır ve sevimli olması kitabı daha çekici kılabilirdi. Ama Cik! Sadece eğlenceli, absürd kurgusuyla bile ilgi çekmeye yeter. Bu arada Cik!'i okurken Susam Sokağı'ndaki Minik Kuş'u da anımdamadan geçmeyin...

Çocuklar için Shakespeare
Bu ay köşemde yer vermek istediğim bir başka kitap ise Çizmeli Kedi Yayınları'ndan... Shakespeare'i nasıl bilirsiniz, tanırsınız? İngiliz şair ve tiyatro yazarı William Shakespeare'in yazdığı Romeo ve Juliet, Bir Yaz Gecesi Rüyası, Hamlet bildiğimiz birkaç oyunundan biri. Onun oyunları dilden dile çevrildi, sahnelendi dört bir yanda. Yüzlerce, binlerce kitap yazıldı her bir oyunu hakkında. Peki Shakespeare'in uyarlamalarının ilk kez çocuklar için buluştuğunu söylesem ne dersiniz? Türkiye’de ilk kez Çizmeli Kedi Yayınları tarafından okurlarla buluşturulan Çocuklar İçin Shakspeare Uyarlamaları sayesinde bu ölümsüz eserleri çocuklar da erken yaşta okuma şansı bulacaklar. 17 kitaplık Çocuklar İçin Shakespeare Uyarlamaları'nın ilk altı kitabı Çizmeli Kedi Yayınları tarafından Türkçeye kazandırıldı. Diğer kitaplar ise 2012  bitmeden raflardaki yerini alacak.
Hamlet, Romeo ve Juliet, Bir Yaz Gecesi Rüyası, Antonius ve Kleopatra,Venedik Taciri, III. Richard çocuklar için uyarlanan ilk altı kitap. Bu kitapların kısa kısa tanıtımları ise şöyle:
Hamlet, belki de dünyanın en büyük eseri... Danimarka krallığında geçer bu unutulmaz trajedi. Karların arasında görünen, babasının yüzü mü sahi? Hamlet bulabilecek mi yalanların ardında saklı gerçeği?
Romeo ve Juliet, kabul edilemez bir suçun kurbanları... Birbirlerini sevmekti belki tek kusurları… Acaba aileleri ne diyecekler bu işe? Romeo kavuşabilecek mi biricik Juliet’ine?
Bir Yaz Gecesi Rüyası, çok eğlenceli bir komedi! Periler Kralı Oberon’du aslında karıştıran her şeyi. Biricik eşini kıskanınca, bir büyü yaptı; ona ders vermekti niyeti... Lakin bu büyü etkiledi hiç hesapta olmayan pek çok kişiyi…
Antonius ve Kleopatra, tarih kitaplarından öğrendiğimiz iki kişi. Biri Romalı bir komutan, diğeri Mısır kraliçesi... Antonius, Kleopatra’yı öyle büyük bir bağlılıkla sevdi ki... Ne şan şöhret, ne para… Arkasında bıraktı her şeyi...
Venedik Taciri, kendini beğenmiş bir tüccarın hikâyesi… En yakın arkadaşına yardım etmek niyeti… Para aldığı kişi ise açgözlü bir tefeci… Borcunu ödeyemeyince, mahkemede arar çareyi… Canını kurtarabilecek mi bizim kibirli beyefendi?
III. Richard, sanki dünyaya kötülük yapmaya gelmiş gibi… Ülkesini yönetmek için kalmamış canını yakmadığı biri… Türlü entrikalarla geçmiş ömrü, yokmuş çevirmediği dolap. Bundan mı acaba, en çok sahnelenen oyunlar arasında yeri?
Bence Shakespeare Uyarlamaları'nı okumadan geçmeyin...