31 Mart 2012 Cumartesi

Röportaj


Yeni nesil Keloğlan ile tanıştı, şimdi sıra Heidi'de...

2008’de açılan ve özellikle yerli yapımlarıyla dikkat çeken TRT Çocuk hızla yükselmeye devam ediyor. Pepee, Laura’nın Yıldızı gibi yeni çizgi filmlerle çocukları tanıştıran kanalda Keloğlan, Dede Korkut gibi Anadolu masallarını da ekrana taşıyor. Şimdi sırada Arı Maya, Heidi ve Vikingler var.
Aslı Gür / aslid@stargazete.com
(Pepee, Keloğlan, Çufçuflar Diyarı, Balıktronot, Kahverengi Ayıcık ve daha pek çok çizgi film... Dört yıl önce kurulan TRT Çocuk kanalı sayesinde çocukların hayatına girdi bu renkli yapımlar. Her biri çok sevildi, hatta çocuklar arasında fenomen haline geldi. Pepee gibi karakterlerin dergileri, oyuncakları, yapbozları, kıyafetleri üretildi. Çocukların vazgeçilmezi oldu. Özellikle yerli yapımlarıyla dikkat çeken ve her sezonda yeni programlarla öne çıkan TRT Çocuk kısa sürede büyük başarı yakaladı.
Peki kurulduğu kısa sürede sağlanan bu başarının sırrı neydi? TRT Çocuk kanalı Genel Koordinatörü Can Soysal dört yıl önce ne istediklerini bilerek yola çıktıklarını, bu yüzden de başarılı olduklarını söylüyor: “TRT’nin yeni açılım kanallarının ilki TRT Çocuk’tu. Ülkede en çok ihtiyaç duyulan kanal çocuk kanalıydı çünkü. Türkiye’ye özgü bir kanal kurmak istedik. Bizim çocuklarımıza hitap edecek, kültürümüzü, değerlerimizi anlatacak bir planlama yaptık. Bunun için yerli yapımlara öncelik verdik. Başladığımızda yerli yapım oranımız yüzde 35’ti, şimdilerde yüzde 60 ama hedefimiz yüzde 70 yerli üretime ulaşmak. Başarılı olmamız Türk yapımlara önem vermemiz ve kaliteli yayın yapmamızdan da kaynaklanıyor.”
Üç yaşa yerli yapım
Son yıllarda Türkiye’de hayata geçirilen pek çok çocuk kanalı var. Herbirinde farklı programlar, çizgi filmler yayınlanıyor. Soysal, TRT Çocuk kanalını diğerlerinden ayırmak için çeşitli formatları denediklerini ve konuları çoklu zeka üzerinden işlediklerini anlatıyor: “İnsan zihninin farklı algıları var. Kimi çocukların görsel, kimisi matematiksel, kimisi ise müzik alanında algısı gelişmiş. Yayın örgüsünü buna göre ayarladık ve farklı algıları içeren 40 haneli bir tablo çıkardık. Her disiplinle ilgili bir yapım hazırlıyoruz. Bu sayede her yaş grubuna hitap etmeye çalışıyoruz. Örneğin üç yaş grubuna yaptığımız işlerin yerli olmasına özen gösteriyoruz. Çocukluk çağında Türk yapımlar sunduğumuzda kendi kültürleriyle daha iyi besleniyorlar. Geleceğe kendi dokularıyla adım atıyor, bocalamıyor. Yurtdışından aldığımız yapımlarda da çok dikkatli seçim yapıyoruz. Çocuk yayıncılığı zor bir iş. Çocukların hayal dünyasına seslenirken pedagojik kurallara dikkat etmeli. Bu yüzden her projede uzmanlarla çalışıyor, şiddet içeren yapımlara yer vermiyoruz. Bir yayının gelişmesi, tamamlanması için kimi zaman dokuz ay geçmesi gerekiyor. Bu bir çocuğun anne karnında geçirdiği süreye eşit neredeyse!”
Pahalı yapımlara gerek yok
TRT Çocuk kanalında 0-3, 4-6, 6-9 ve 9-12 yaş aralığındaki çocuklara özel yayınlar yapılıyor. Can Soysal en çok 9-12 yaş arasındaki çocuklara ulaşmanın zor olduğunu söylüyor: “Çünkü o grup başka kanallarla da temas kurmuş, farklı beğenileri var. Bizi en çok izleyenler ise 4-9 yaş grubu. Çocukları ekran başında tutmak için çok pahalı bir yapıma imza atmanıza gerek yok. Bir kibrit çöpüyle bile çocuğu 4-5 dakika ekran başında tutan yapımlar var. O yüzden çocuğu iyi anlamak, gözlem yapmakla ilgili bir durum bu. Günde 35 yapım yayınlıyoruz. Bunlar arasından en sevileni ise Keloğlan. Pepee, Arkadaşım Bıdı, Laura’nın Yıldızı, Dede Korkut da çok izleniyor. Keloğlan gibi masalları aktarırken günümüzle de bağlantı kuruyoruz ki çocuklar severek izlesin. Cahit Zarifoğlu’nun Serçekuş, Sevim Ak’ın Leylek Kardeş’i gibi yerli öyküler de yapım aşamasında.”
TRT Çocuk kanalını sadece çocuklar değil yetişkinlerin de izlediğini söyleyen Soysal kimi zaman yayınlarla ilgili taleplerin geldiğini anlatıyor: “Özellikle okul öncesi gruplarda yeme, tuvalet alışkanlığı gibi konuları işlememizi istiyorlar. Son zamanlarda en çok berber korkusuyla ilgili talepler geliyor. Kuşaklar bizi izleyerek büyüyor, bu güzel bir duygu.” 
Çocuk ülkesi kurulacak
80’LER kuşağı için Susam Sokağı gibi yapımların ayrı bir yeri var. Hatta pek çok kişi büyüdüğü çizgi filmleri yeniden izlemek, kendi çocuklarıyla buluşturmak istiyor. TRT Çocuk’ta bu hayali gerçekleştireceklerini belirten Can Soysal ilk projenin Arı Maya olduğunu söylüyor: “Arı Maya yakında yayınlanacak. Senaryo aynı ama yeniden çekilecek. Bu sayede yetişkinle çocuk arasında ikinci bir köprü kurulacak. Heidi, Vikingler de olacak. Susam Sokağı ile ilgili de çalışmalarımız var. Ayrıca Türkiye’de çocukların sözel gelişim anlamındaki okul öncesi gruptaki ihtiyacını karşılayacak bir projemiz de var. Okul öncesinde bu yayını izleyen çocukların ilkokulda Türkçeyle ilgili problemleri kalmayacak. Öte yandan 23 Nisan ile ilgili de çalışmalarımız sürüyor. 16-24 Nisan tarihleri arasında Konya’da etkinlikler yapacağız. Folklorik gösteriler, canlı yayınlar, sanat, bilim aktiviteleri olacak. Bir çocuk ülkesi tasarlayacağız orada. O ülkenin kendine özel pasaportu olacak, onunla girilecek.”

30 Mart 2012 Cuma

Aslı'nın Köşesi (Mart)

                  Yine yeniden Küçük Prens

 


ASLI GÜR
Dünyaca ünlü bir kitap olan, yüzyılın klasikleri arasında yer alan Küçük Prens'i Türkiye'de de 7'den 70'e tanımayan kalmadı. Kitap yarım asırdır milyonlarca insanın hayatının bir dönemini süsledi.  Küçük Prens’in tiyatrodan sinemaya, küçük mukavva baskılarından uygulama kitaplarına pek çok uyarlaması da var. Yeri geldi kitap farklı yayınevlerinde basılarak raflarda yer buldu yeri geldi üç boyutlu olarak yayınlandı. Hatta üç boyutlu basımı tüm dünyayla aynı anda Türkiye’de yer buldu. Bu sayede Küçük Prens miniklerin daha çok ilgisini topladı.
Sadece üç boyutlu basımıyla dikkat çekmedi elbette Küçük Prens. Öyle ya, dünya çocuklarına bir armağan olarak nitelendiriliyordu, bunun da hakkını vermeliydi. İşte bu yüzden şimdiye kadar 15 dile çevrilen bu edebiyat klasiği geçtiğimiz yıl içinde ilk Lazca çeviri kitap oldu, Çita Mapaskiri adıyla Lazika Yayın Kolektifi tarafından yayımlandı.
Sahra Çölü'ne düşen pilotun Küçük Prens'le karşılaşmasıyla başlayan kitapta insanların hataları çocuk bakışı vurgulanıyor. Basit bir çocuk kitabı gibi görünse de hem çocuk hem genç hem de yetişkinlerin okuyabileceği bir başucu kitabı niteliğinde Küçük Prens. Hatta eminim ki benim gibi tekrar tekrar dönüp okuyanlar çoktur. Yazar Saint Exupéry tarafından yıllar önce kaleme alınan kitap çizgi romanıyla şimdi de Yapı Kredi Yayınları'nda. Öyle ki Küçük Prens’in maceraları hiç bitmiyor.  Kahramanımız en son dört yanardağını ve gülünü arkada bırakarak küçük mü küçük dünyası asteroid B612'den ayrıldıktan sonra evrende dolaşmaya başlamış, çeşitli maceralara atılmıştı. Kendisininki kadar küçük başka gezegenlere gitmiş, bunların her birinde sonradan pek de hoşlanmadığını düşündüğü yetişkinlerle karşılaşmıştı. Bu yolculukların ardından dünyaya gelen Küçük Prens, burada gördüğü güllerden sonra evrendeki tek gülün kendisininki olmadığını anlamış, kendine birçok dost edinmiş, daha sonra asteroidine dönüp sevgilisine kavuşmuştu. Ancak Küçük Prens'in maceraları burada bitmedi… Yapı Kredi Yayınları'nda çizgi roman olarak yayımlanan yeni maceralarında Küçük Prens, bu kez özel bir görevle farklı gezegenlere gidiyor. Görevi ise kötücül yılanı durdurmak. Ancak yıldızlardaki ışıkları söndürerek evreni karanlığa gömmeyi kafasına koyan bu yılan, kolay lokma değil. Emeline ulaşmak için aşağılık taktikler kullanıyor. Küçük Prens ile arkadaşı Tilki Kepçe, yılanın peşine düşüp öteki gezegenlerde yaşayanların canlarını kurtarmaya çabalıyor. Bu görevi yerine getirirken Küçük Prens birtakım sıra dışı yeteneklerini de kullanıyor.
Elinizdeki bu kitapta Küçük Prens’in maceralarının ilk bölümü anlatılıyor…

Rüzgar Gezegeni adlı yeni macerada prensimiz, Tilki'yle bu gezegene geldiğinde bir şeylerin yolunda olmadığını hissediyor. Adını Yunan mitolojisindeki rüzgar tanrısından alan rüzgar şehrinin yöneticisi Eolüs'ün huzuruna çıkan Prens ve Tilki, ona yılandan ve onun aşağılık planlarından söz ediyor.  Ama Eolüs onları pek ciddiye almıyor. Bunun üzerine Küçük Prens ile Tilki kendi araştırmalarını yürütüyorlar.  Acaba Küçük Prens'in düşündüğü gibi bu işin altından da yılan mı çıkacak? Küçük Prens'in heyecan dolu dolu maceralarının sonunda Fransa'nın ünlü bir çizeri, kendi gözünden kısa bir Küçük Prens öyküsü anlatıyor. Bize ise tadını çıkarmak kalıyor…




Çocukluğunuza dönmek isteyeceksiniz
Aslında önümüzdeki aylarda kitap ekinde uzunca bahsedeceğim ama kitaplar o kadar şirin ve keyifli ki değinmeden edemedim. Nesil Yayınları'ndan çıkan Bir İnci Söz Seti'nden bahsediyorum... Nurefşan Çağlaroğlu'nun kaleme aldığı ve İlknur Solman'ın resimlediği dört kitaplık seriyi ilk gördüğümde çocukluğuma geri döndüm adeta. Renkli, sert, kuşe sayfaları, eğlenceli çizimleri, çantayı andıran görünümüyle kitaplar içinizde çocuk olma arzusunu yeniden canlandırıyor. Süt Fabrikası Möndi, Gülücük Fide, Piti'nin Yaprak Koleksiyonu ve Çıtıpıtılar Piknikte adlı dört kitapta heyecan dolu, birbirinden güzel hikayeler, sevimli çizimler minikleri bekliyor. Hikayeler okul öncesi çocuklara rahatlıkla okunabilir, ilkokul birinci ve ikinci sınıf öğrencileri ise kendileri okuyabilir. Süt Fabrikası Möndi'de anne kedi Mırnav ve arkadaşlarının yaşadığı bir deneyim anlatılıyor. Gülücük Fide'de kocaman bir çınar olmak isteyen fidenin öyküsüne dikkat çekiliyor. Piti’nin Yaprak Koleksiyonu'nda Sincap Piti, ödevi gereği ormana yaprak toplamaya gidiyor. Fakat şaşıp kalıyor. Yakıcı güneşin altında nasıl oluyor da Akasya ağacının yaprakları kurumuyor ve hala yemyeşil? Piti bunun peşine düşüyor ve hikaye de orada başlıyor. Çıtıpıtılar Piknikte adlı kitapta ise Tavşan Çıtıpıtı, arkadaşları ve ailesiyle pikniğe gidiyor. Okumadan geçmeyin!


29 Mart 2012 Perşembe

Yeni Çıkanlar Mart 2012

 




Yeni anne baba lazım
Ava, anne babasının kendisine sürekli  emir vermesinden bıkıp usanmıştı. “Yemeğini ye! Ödevini yap! Odanı topla!”  Bir gün okuldan eve dönerken,  yerde Anne Baba Dükkanı’nın el ilanını buldu. Belki de eskileri götürüp yeni bir anne baba almasının zamanı gelmişti... Francesca Simon’ın yazdığı 79 sayfa uzunluğundaki Anne Baba Dükkanı İletişim Yayınları’ndan çıktı.








Çevre bilinci bu kitaplarda
Banu Bozdemir çevre bilinci temalı kitaplarıyla okuyucularını bilinçlendirmeye devam ediyor. Bozdemir’in Kelime Yayınları’ndan çıkmış Köpük Ülkesi, Renkli Eldivenler ve Küçük Kar Tanesi isimli çevre bilincini macera öyküleriyle didaktik olmadan kazandırmayı amaçlayan kitaplarına yenileri ekleniyor. Duman Çetesi, Zamanda Yolculuk ve Dansçı Caretta isimli bu yeni üç kitap, insanların ve doğanın gözünden çevre sorunlarına işaret ediyor, bilinçli çocuk kahramanlarıyla bu sorunların üstesinden geliyor, okurlarına geleceğe dair umut ve güven aşılıyor! Kitaplar, Beyza Tükel tarafından resimlendi.






Uğurböceği ve salyangozun arkadaşlığı
Macar yazar Erika Bartos’un yazıp çizdiği, ilkokul öncesi yeni bir çocuk kitabı dizisinin,  Uğurböceği Sevecen ile Salyangoz Tomurcuk’un ilk kitabı Arkadaşlık, Yapı Kredi Yayınları’ndan çıktı. Erika Bartos’un yalın ama ayrıntılarla bezeli çizimleri çocukların çok ilgisini çekecek. Kitabın konusu ise şöyle: Bir gün yere bir kiraz düşer. Kirazı Uğurböceği Sevecen bulur. Derken yanına Salyangoz Tomurcuk gelir. Küçük bir delikanlı olan Tomurcuk, kızımız Sevecen’e kirazı yerden kaldırıp el arabasına koyması için yardım eder. Ama daha sonra, kirazı bir türlü paylaşamazlar aralarında… Böylece birbirinden ayrılmayacak bir ikili olan Uğurböceği Sevecen ile Salyangoz Tomurcuk’un arkadaşlık hikayesi böyle başar.



 Arkadaşım ejderha

Can Çocuk’tan yepyeni bir dizi ve çok sevimli bir ilk kitap: Lumpi Lumpi: Arkadaşım Ejderha… Sempatik ve yaramaz, sevecen ama birazcık da alıngan, pullu mu pullu ve masmavi… Kim hayali arkadaş olarak böyle bir ejderha istemez ki? Giampi, salonlarındaki antika halıyı lekelediği için cezalıydı. Çok üzgündü ve hayali arkadaşını düşünüyordu. O kadar yoğun düşündü ki, hayali arkadaşı bir anda çıkıverdi karşısına. Ona Lumpi Lumpi adını verdi Giampi ve birlikte yeni bir halı aramaya koyuldular. Silvia Roncaglia’nın kaleme aldığı Giampi ile hayali arkadaşı küçük ejderha Lumpi Lumpi’nin maceralarının bu ilk kitabı, aynı zamanda Can Çocuk’un yeni dizisi “İlk Okuma Kitapları”nın da başlangıcı




                                                         


Okulla baş etmenin yolu

Şimdiden yaz tatilini mi özlediniz? Çocukların yaşamını karmaşıklaştıran konuları ele alan ve onlarla baş edebilmenin ipuçlarını sunan Nasıl Baş Etsem? dizisi, Okulla Nasıl Baş Etsem? kitabıyla devam ediyor… Roland Beller ile Bernadette Costa-Prades’in birlikte kaleme aldıkları ve Can Çocuk’tan çıkan kitapta, çocukların okullarıyla ilgili sıkıntı olarak gördükleri konular tek tek sıralanıyor ve birbirinden güzel ipuçları veriliyor.







En şanslı aile
Çağdaş Alman edebiyatının ödüllü yazarı Kirsten Boie, Arkana Bakma adlı gençlik romanından sonra, bu kez yazarlığa adım attığı ilk kitabıyla çocuk okurlarıyla buluşuyor. Günışığı Kitaplığı’ndan çıkan ve bebekken Alman bir aile tarafından evlat edinilen Afrika kökenli Paule’nin okul ve ev yaşamından kesitler sunan Şanslı Aile adlı roman, çocuklukta “öteki” olmanın ağırlığını, yine çocuğun gözünden aktarıyor, ayrımcılık, farklılıklar, bulunduğu çevreye yabancılık hissetmek ve üvey annelik gibi zor temalarda düşündürüyor.













Orman kardeşliği adına
Söz dinlemeyen büyükler her yerde var! Söz dinlemedikleri gibi çevrelerine zarar da veriyorlar… Onlardan korunmak için yüksek karlı dağların ardına sığınan hayvanları ve ağaçları bile rahatsız ediyorlar. Havayı, suyu kirletiyorlar. Ömer Faruk’un çocuklar için yazdığı, Yapı Kredi Yayınları’ndan çıkan Defne Ağacı ve Orman Kardeşliği çevre kirliliğinin yarattığı sonuçları ve onlara itiraz eden hayvanların ve ağaçların heyecanlı maceralarını anlatıyor.









Üç kedinin dileği
Damda üç kedi: Piti, Pati ve Pus, sırtüstü uzanmış gökyüzünü seyrediyorlar. Peki ne bekliyorlar? Belki de bir dilekleri var yıldızlardan. Sara Şahinkanat’ın yazdığı, Yapı Kredi Yayınları’ndan çıkan Üç Kedi Bir Dilek’e resimleriyle Ayşe İnan Alican eşlik ediyor.










Bataklıkta dehşet var
Ripley’in İster İnan İster İnanma! serisinin yaratıcısı Robert Ripley’in eskiden yaşadığı yerde bulunan bu okula giden öğrencilerin ortak bir sırrı vardı. Sıradan insanlar gibi görünseler de, inanılmaz yetenekleri sayesinde, herkesi şaşırtmayı başarıyorlardı. Elektrik iletme yeteneği, insanüstü güçler ya da iklimi kontrol edebilme yeteneği Ripley Lisesi’nde okuyan öğrencilerin sahip olduğu yeteneklerden sadece birkaçıydı. Bu yetenekli çocukların en iyileri çok gizli bir casusluk okuluna davet edilirdi.
Serinin ilk kitabı olan ve Caretta Yayıncılık’tan çıkan Bataklıkta Dehşet’te Zia, Kobe ve Jack, Florida bataklıklarındaki sürüngene benzeyen tuhaf bir yaratıkla ilgili söylentiler RBİ’ye ulaşınca bu olayı araştırmak üzere nefes kesen bir yolculuğa çıkarlar. Ajanlar bu zorlu maceralarında esrarengiz olayların ardındaki sırrı çözebilecekler midir?